26.10.2009

Ümidini kesmeyen nikbin kimseler..


Allah’tan hiçbir zaman ümidini kesmeyen nikbin kimseler
; ümidin, sürur ve sevincin, neşe ve neşvenin, gayret ve himmetin nuraniyet, muvaffakiyet ve saadeti içinde yaşarlar.

İmanlı ve nikbin adam her yerde sihirli bir muharrik ve müjde definesi olarak sevinç ve sürurla istikbal edilir, derunî bir neşe ve neşvelerle karşılanır.

Onun tahkikî imanla münevver ve mücehhez vücudu görünür görünmez bütün sineler nuranî tebessümlerle müzeyyen olur, bütün yüzler ışıklanır, bütün gönüller ılâhî sevgi ve saygı ile dolup taşar. Sanki gittiği yerlere mânevî ışık, güneş ve sevinç götürür. Risale-i Nur ile mücahede-i diniyede muzaffer olmak için mazhar olduğu kudretten ve salabetten ruhlara güç ve kuvvet akıtır.

İmanlı, nikbin ve ebedî ve ezelî bir gaye sahibi ve cihan-şümul Kur’ânî davanın, ivazsız ve ücretsiz hizmetkârı, Risale-i Nur’la tenvir edip sevindirmek istediği her şahsın daima gönlünü ferahlandıracak, ruhunu ılâhî heyecanlarla coşturacak sözleri arayıp bulur.

Onlara sadece boş birkaç cümle söylemez. Her birisi muhatabının ebedî saadet ve ferahı ile alâkalı olan ve onunla kalb ve kafasında ılâhî tesirler nakşeden, onun sevinç ve neşesini arttıracak sözleri, Risale-i Nur’un intişarıyla meydana gelen ıslâmi fütuhat müjdelerini öğrenip takip eder, arar, bulur.

Bunları, din kardeşliği sevgisinin coşkunluğu ile halisâne ve nezihâne bir tarzda söyler, onlarla nuranî sohbetler yapar, nuranî, neşveli bir Cennet husule getirir. O meclis-i nuranîde şükür, huzur, sürur, selâmet, sebat ve metanet hâkim olur.

İmanlı idealistler, mukaddes bir hedefe ulaşmayı gaye-i hayat edinen insanlar, Allah’a hadsiz minnet ve şükran hisleri içinde şen ve şakir kimselerdir. Yüzleri daima bu şükran ifadesini belirten tebessümlerle mütebessimdirler.

Hatta fizikî, ruhî ve dimağî bakımdan sıhhat ve afiyetle yaşamayı temsil ederler. Bu zinde müşahitler Risale-i Nur’u tanımadan, onu okuyup nur ve kuvvet almadan evvel me’yus, mücrim, zayıf ve dürüst olmayan kişilerdir.

Risale-i Nur’u okumakta sebat ve sadakata, ibadet ve taate, sabır ve selâmete sahip olmak için devamlı cehdler yaparlar. Kısa bir zamandan sonra artık kendilerini zorlamaksızın en zor, en tehlikeli ve başarılmaz gibi görünen meşru hareketleri ibadet ve hizmetlerini büyük bir kolaylıkla ifa etmek başarısına erişirler.

İslâm düşmanlarının, gafil ve cahillerin, başkalarının ve eski arkadaşlarının, hısım ve akrabalarının ve meslektaşlarının sarsıcı cesaret ve gayret kırıcı sözlerine, telkin ve propagandalarına karşı koyduran, işte bu irade ve iman kuvvetidir.


20.07.2009

Kabirden ve kabre girip yatmaktan tevahhuş etme!





İ'lem eyyühe'l-aziz! Kur'an-ı Mucizü'l-Beyan büyük bir ölçüde tekrar ettiği

ihya-yı arz ve toprak unsuruna nazar-ı dikkati celb ettiğinden,

kalbime şöyle bir feyiz damlamıştır ki:

Arz, alemin kalbi olduğu gibi, toprak unsuru da arzın kalbidir.

Ve tevazu, mahviyet gibi maksuda isal eden yolların en yakını da topraktır.

Belki toprak, en yüksek semavattan Halık-ı Semavata daha yakın bir yoldur.

Zira, kainatta tecelli-i rububiyet ve faaliyet-i kudrete ve makarr-ı hilafete

ve Hayy-u Kayyüm isimlerinin cilvelerine en uygun, topraktır.

Nasıl ki arş-ı rahmet su üzerindedir; arş-ı hayat ve ihya da toprak üstündedir.

Toprak, tecelliyat ve cilvelere en yüksek bir aynadır.

Evet, kesif birşeyin aynası ne kadar latif olursa,

o nisbette suretini vazıh gösterir.

Ve nurani ve latif birşeyin de aynası ne kadar kesif olursa,

o nisbette esmanın cilvelerini cilalı gösterir.

Mesela, hava aynasında, yalnız şemsin zayıf bir ziyası görünür.

Su aynasında şems ziyasıyla görünürse de elvan-ı seb'ası görünmüyor.

Fakat toprak aynası, çiçeklerinin renkleriyle,

şemsin ziyasındaki yedi rengi de gösterir.

1- olan Hadis-i şerif,

bu sırra işareten şehadet eder.

Öyleyse, arkadaş, topraktan ve toprağa inkılap etmekten,

kabirden ve kabre girip yatmaktan tevahhuş etme!

1 -"Kulun Rabbine en yakın olduğu an, onun secde halidir."
el-Münavi, Feyzü'l-Kadir, 2:68, hadis no:1348; el-Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra, 2:110.

Mesnevi-i Nuriye | Şûle | 203



14.04.2009

Ve illa dilinizi kesin..!




İ'lem
eyyühe'l-aziz!


Felsefe talebesiyle medeniyet tilmizleri,

Müslümanları ecnebi adetlerine ittiba ile

şeair-i İslamiyeyi terk etmeye davet ettiklerinde,

Kur'an Nurcuları böylece müdafaada bulunurlar:


"Eğer dünyadan zeval ve ölümü

ve insandan acz ve fakrı kaldırmaya iktidarınız varsa,

pekala, dini de terk ediniz, şeairi de kaldırınız.

Ve illa dilinizi kesin, konuşmayınız."

Mesnevi-i Nuriye | 185

***

9.02.2009

"Her gelecek şey yakındır."


Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim!


sırrıyla ben şimdiden görüyorum ki,


yakın bir zamanda, ben


kefenimi giydim, tabutuma bindim,


dostlarımla veda eyledim.


Kabrime teveccüh edip giderken,


Senin dergâh-ı rahmetinde,


cenazemin lisan-ı haliyle,


ruhumun lisan-ı kâliyle bağırarak derim:


"El-aman, el-aman! Ya Hannân! Yâ Mennân!


Beni günahlarımın hacâletinden kurtar!"



İşte kabrimin başına ulaştım,


boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan


cismimin üzerine durdum.


Başımı dergâh-ı rahmetine kaldırıp


bütün kuvvetimle feryad edip nidâ ediyorum:


"El-aman, el-aman! Yâ Hannân! Yâ Mennân!


Beni günahlarımın ağır yüklerinden halâs eyle!"


Mesnevi-i Nuriye Zühre 142

.

6.01.2009

Bul vecizeyi - Ekle resmi

.

"Gaybî bir zâtın ifâdâtına" derken,

lâhikalar da bir nev'i ilham ile yazıldı diye mi anlamalıyız?

.

3.01.2009

Üstâdımızın r.a. lâtîfeleri

Kardeşlerim, affedersiniz,

bu intizamsız perişan mektupla sizinle konuşmak istemiyorum.

Fakat müteaddid işlerle ve tetkikatla meşgul olduğumuz anda,

sür'atli bir sûrette fikrimizin bir köşesiyle yazdık.

Keçeli kâtibin hâli malûm.

Kafasını başka yerde bırakmıştı; mektub perişan oldu.

Onun için kusura bakmayınız.


Barla Lâhikası - 172

Peygamberî nasihatler a.s.m.

Peygamberimiz’in Bazı Sorulara Cevapları


Bir adam Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’ye gelerek;


-Size dünya ve âhiretle alâkalı soracak sorularım var. dedi.

Bunun üzerine Efendimiz a.s.m. ona;
,
-Ne istiyorsan sor. buyurdular.

O zat da sorularına başladı:

- Ey Allah’ın Peygamberi!

- Ben insanların en âlimi, en bilgilisi olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?
- Allah’tan çok korkup takva dairesi içine girersen, insanların en âlimi olursun.

- İnsanların en zengini olmak istiyorum.
- Kanaatkâr olursan, insanların en zengini olursun.

- İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum.
- İnsanların en hayırlısı, faydalı olandır. Sen de insanlara faydalı ol.

- İnsanların en adaletlisi olmak istiyorum.
- Kendin için istediğini insanlar için de istersen, insanların en âdili olursun.

- İnsanlar içinde Allah’a en yakın, O’nun en has kullarından olmak istiyorum.
- Allah’ı çok zikredip anar ve hatırlarsan, o zaman Allah’ın en has kulu olursun.

- Muhsinlerden, iyilik edenlerden olmak istiyorum.
- Allah’a, O’nu görüyor gibi ibadet et, her ne kadar sen O’nu görmesen de O seni görüyor.

- İmanımı kemale erdirmek istiyorum.
- Güzel ahlâklı olursan imanın kemale erer.

- Allah’ın emirlerine itaat eden itaatkâr kullarından olmak istiyorum.
- Allah’ın farzlarını yerine getir, itaat edenlerden olursun.

- Allah’a günahlarımdan arınmış, tertemiz olarak gitmek istiyorum.
- Cünüp olduğunda tertemiz olacak şekilde gusül abdesti al, kıyamet günü üzerinde hiçbir günah olmaksızın Allah’a kavuşursun.

- Kıyamet günü nur içinde haşrolmak istiyorum.
- Hiç kimseye zulmetme, kıyamet günü nur içinde haşrolursun.

- Rabb’imin bana merhamet etmesini istiyorum.
- Önce kendine ve insanlara merhamet et ki; Allah da sana merhamet etsin.

- Günahlarımın azalmasını istiyorum.
- İstiğfar ederek günahlarının bağışlanması için Allah’a yalvarırsan, günahların azalır.

- İnsanların en kerimi olmak istiyorum.
- Allah’a kullarını şikayet etmezsen, insanların kerimi olursun.

- Rızkımın bol olmasını istiyorum.
- Temizliğe devam edersen, rızkın bol olur.

- Allah ve Rasulü tarafından sevilmek istiyorum.
- O zaman Allah ve Rasulü’nün sevdiklerini sev, sevmediklerini de sevme.

- Allah’ın bana kızmasından kendimi korumak istiyorum.
- Kimseye kızmazsan, Allah’ın gazabından ve kızmasından kurtulursun.

- Duamın kabul edilmesini istiyorum.
- Haramlardan sakınırsan, duaların kabul olur.

- Allah’ın beni başkalarının yanında rezil etmemesini istiyorum.
- Namusunu koruyup iffetli ol ki; insanlar yanında rezil olmayasın.

- Allah’ın ayıplarımı, kusurlarımı örtmesini istiyorum.
- Kardeşlerinin ayıplarını örtersen, Allah da senin ayıplarını örter.

- Benim günahlarımı ne siler?
- Gözyaşların, hudûun (saygıyla Allah’a kulluğun) ve hastalıklar.

- Allah yanında hangi iyilik daha faziletlidir?

- Güzel ahlâk, tevazu, belalara sabır ve kazaya rıza.

- Allah yanında en büyük günah hangisidir?
- Kötü ahlâk ve Allah’ın emirlerine karşı gösterilen cimrilik.

- Rahman Allah’ın gadabını ne dindirir?
- Gizliden gizliye sadaka vermek ve sıla-i rahim (akrabaları ziyaret ve görüp gözetmek).

- Cehennem ateşini ne söndürür?
- Oruç.

(Kaynak : Ali el-Müttaki, Kenzu’l- Ummal, 16/127-129)

2.01.2009

Sakın o makalenin iğlâk-ı uslûbu ve içinde cilveger olan

mesailin elbiselerinin perişaniyeti seni temâşasından müteneffir etmesin.

Zira iğlâk eden, mânâsındaki dikkat ve kıymettir.

Ve perişan eden ve ziynet-i zahiriyeden müstağnî eden, mânâsındaki cemal-i zâtiyesidir.

Evet, nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin mehirleri dikkattir.

Ve menzilleri dahi kalbin süveydâsıdır.


Muhakemat | Sekizinci Mesele | 74

Risâle-i Nur'dan bugünkü istifâdemiz

Nur-u akıl kalbden gelir


Zulmetli münevverler bu sözü bilmeliler: Ziyâ-i kalbsiz olmaz nur-u fikir münevver.

O nur ile bu ziyâ mezc olmazsa zulmettir; zulüm ve cehli fışkırır. Nurun libasını giymiş bir zulmet-i müzevver.

Gözünde bir nehâr var; lâkin ebyaz ve muzlim. İçinde bir sevad var ki, bir leyl-i münevver.

O içinde bulunmazsa, o şahmpâre göz olmaz, sende birşey göremez. Basîretsiz basar da para etmez.

Ger fikret-i beyzâda süveydâ-i kalb olmazsa, halita-i dimağî ilim ve basîret olmaz. Kalbsiz akıl olamaz.


Lemeât | 646

Cum'a Tebrikleri



Talebelerinin kaleminden; Bediüzzaman r.a. kimdir?

Bediüzzaman Said Nursî'nin ders ve irşâdıyla hakîkate ulaşan
ve Nur hizmetinde çok kıymettar ve yüksek hizmetleri sebkat eden
kahraman ve hâlis bir talebenin, Üstadın mâhiyetini tarif eden
ayn-ı hakîkat bir ifâdesidir.



Bu günde, Mele-i Âlânın arzda medâr-ı sürûru.

Bu günde, sekene-i arzın Mele-i Âlâda medâr-ı iftihârı.

Bu günde, Habîbullahın medâr-ı nazarı.

Bu günde, Müslümanlığın sertâcı.

Bu günde, hak tarîklerin şâhı.

Bu günde, hakîkatlerin imamı.


Hem bu günde, Mahbûb-u Hudâ.

Hem bu günde, allâme-i asır.

Hem bu günde, zulmetin nûru.

Hem bütün günlerde serdar-ı hidâyet.

Hem Molla Said'in Nursî.

Hem Bediüzzaman el-Fahrüddevrânî...

Hüsrev

Tarihçe-i Hayat - 460

Zübeyir Gündüzalp'den hâtırâlar

Mehmet Fırıncı:

’Gönül kırmamak için çok dikkat ederdi.

Mesela odada ikimiz hususi bir mesele konuşurken

içeri bir genç girse, ona

Hususi konuşuyoruz, dışarı çıkar mısın? demezdi.

O geldi diye sözünü de kesmezdi.

Ancak konuşmanın yönünü değiştirerek devam ederdi.’’


Nurun büyük Kumandanı syf:220

___

Dr. Mehmet Akay 'la Macit Beye şöyle demişti:

"Eğer ben Üstad'ın mesleğinden çıkıp

Risale-i Nur'a zarar veren bir yola girersem,

size hakkımı helal ediyorum.

Bana bir zehirli iğne yapıp ahirete gönderin!"


a.g.e.
___

Zübeyir Ağabeyin hususî ve huşu içinde oku­duğu bir duayı,

yanında kaldığım zamanlar o farkında olmadan duyup yazmıştım.

Her zaman hususî duamdan sonra okuduğum şekliyle sunuyorum:


“Ya Rabbi! Beni ve bütün Nur talebelerini

kendine lâyık bir kul,

Peygamberimize lâyık bir ümmet,

Üstadımıza lâyık bir talebe olmak liyakatını bahşeyle.

Ve bizi

azamî ihlâsa,

azamî sadakate,

azamî sebata,

azamî uhuvvete,

azamî takvaya,

azamî fedakârlığa,

azamî cesarete mazhar eyle.”

Bu duayı yaparken öyle masumane bir yalvarış tarzı vardı ki,

sanki Cenab-ı Hakkı karşısında görüyor,

büyük bir haşyet ve hürmetle Ondan

bu sıfatlara lâyık olmayı rica ediyor ve yalvarıyordu...

a.g.e.


Barla Lâhikasından..

Evet, Üstadım,

şâhidim ki, çok yorgunsunuz ve yoruluyorsunuz.

Fakat o vazifenin kudsiyeti yorgunluğa değil,

herşeye tercih edileceğini buyuruyorsunuz.

Madem şu zamanda

iki mühim cereyan-ı azîmenin birisinin kumandasını

Cenab-ı Hak size tahmil etmiş oluyor ki,

bütün dünya Kur'ân'ın beyan ve esrarından

mânen sizi dinliyor, inşaallah her vakit dinleyecek.

Bu mânevî muharebe zamanında netice-i muharebe

yalnız insanların izmihlâline değil,

belki bütün mevcudatın netice-i tahribini taşıyan

ve istimal eden muharriplerledir.

Öyleyse siz yalnız bize değil,

ilâ yevmi'l-kıyâm bâki kalacak

Müslüman yavrularının yaralanmaması için zırh;

ve bir endahtta dünyayı sarsan, gürûh-u hazeleyi

boğucu dumanlar içinde bırakan,

Kur'ân-ı Hakîmin

son sistem malzeme-i mübârekelerini icada vesilesiniz.

Var ol, ey sevgili Üstadım!

Hemen, Rabbim yorgunluğunuza bedel

bin ehl-i gazâ sevabı ihsan buyursun. Âmin.

Barla Lâhikası - 70