20.07.2009

Kabirden ve kabre girip yatmaktan tevahhuş etme!





İ'lem eyyühe'l-aziz! Kur'an-ı Mucizü'l-Beyan büyük bir ölçüde tekrar ettiği

ihya-yı arz ve toprak unsuruna nazar-ı dikkati celb ettiğinden,

kalbime şöyle bir feyiz damlamıştır ki:

Arz, alemin kalbi olduğu gibi, toprak unsuru da arzın kalbidir.

Ve tevazu, mahviyet gibi maksuda isal eden yolların en yakını da topraktır.

Belki toprak, en yüksek semavattan Halık-ı Semavata daha yakın bir yoldur.

Zira, kainatta tecelli-i rububiyet ve faaliyet-i kudrete ve makarr-ı hilafete

ve Hayy-u Kayyüm isimlerinin cilvelerine en uygun, topraktır.

Nasıl ki arş-ı rahmet su üzerindedir; arş-ı hayat ve ihya da toprak üstündedir.

Toprak, tecelliyat ve cilvelere en yüksek bir aynadır.

Evet, kesif birşeyin aynası ne kadar latif olursa,

o nisbette suretini vazıh gösterir.

Ve nurani ve latif birşeyin de aynası ne kadar kesif olursa,

o nisbette esmanın cilvelerini cilalı gösterir.

Mesela, hava aynasında, yalnız şemsin zayıf bir ziyası görünür.

Su aynasında şems ziyasıyla görünürse de elvan-ı seb'ası görünmüyor.

Fakat toprak aynası, çiçeklerinin renkleriyle,

şemsin ziyasındaki yedi rengi de gösterir.

1- olan Hadis-i şerif,

bu sırra işareten şehadet eder.

Öyleyse, arkadaş, topraktan ve toprağa inkılap etmekten,

kabirden ve kabre girip yatmaktan tevahhuş etme!

1 -"Kulun Rabbine en yakın olduğu an, onun secde halidir."
el-Münavi, Feyzü'l-Kadir, 2:68, hadis no:1348; el-Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra, 2:110.

Mesnevi-i Nuriye | Şûle | 203